Küçük bir kız çocuğuyken, okul bizi ne zaman bir seyahate götürecek olsa gece uyuyamaz, sabaha kadar yatakta döner dururdum. Hava aydınlanmaya başlayıp, ahali uyanınca içim içime sığmaz, erkenden yola koyulurdum. Büyüdüm, ama hiçbişey değişmedi. İnsan bekliyor hani, bir olgunluk bir sakinlik çöksün diye ama alakası yok. Yine aynı sabah etmece, yine aynı heyecan. Bu sefer bir miktarda duygusallık vardı içimde. Havaalanında, sevdiklerimizle sarılıp, koklaştık ve düştük yollara. 30 saat dile kolay. Yemek ye, ardı ardına film izle, uyu, uyan, yaz, çiz bitmek bilmedi yol. Dubai, Rio derken akşamın kör karanlığında vardık Arjantin’e. Hani normalde böyle toprağı öpesin gelir ya, bizim tam tersi, bir enerji, bir coşku doluku ki içimiz sorma gitsin.
Buenos Aires’te ilk günümüz, sabah erkenden düştük yollara ama şehir uyuyor hala. Hayat geç başlıyor burada. Kahvaltı için bir kruvasan, Arjantin’in olmazsa olmazı dulce de leche ve yanında kahve. Şehir dümdüz olduğundan kaldığımız süre boyunca hiçbir araç kullanmadan, sokakları adım adım keşfediyoruz. İlk dikkatimizi çeken nokta, sokaklar ve caddeler tertemiz. Hani sabun kokuyor desem yeridir. Herkes spor yapıyor, herkesin köpeği var ve heryerde parklar, bahçeler bulunuyor. Yürüdükçe önümüze çıkan mimari yapılara hayran kalıyoruz. Biz ilk günün heyecanıyla 30 km yürüyüp, San Telmo ve La Boca dışında heryeri gördük fakat siz 2-3 güne yayıp rahat rahat gezebilirsiniz. Haftasonu sokaklarda tango yapan çiftlere rastlıyoruz bol bol. Ama asıl gösteri için gece çıkıyoruz. Palermo’da bulunan La Catedral Club’a gidiyoruz. Oldukça ilgi çekici bir mekan. Tango ve şaraplarıyla meşhur Arjantin’de usulüne uygun harika bir akşam geçiriyoruz. 
Arjantin şarap yapımında dünyada ilk beşte, bu önemli detayı da vermeden geçmeyeyim. Dilerseniz bizim gibi oturup, dans edenleri izleyebilir, (30 km yürümenin bize hediyesi, ağrıyan bacaklar) dilerseniz tango dersleri alabilirsiniz burada. Rengarenk sokakları, kendine has havasıyla bir cumartesi günü La Boca’dayız. Bu küçük mahalle bir zamanlar Maradonna’nın da top koşturduğu Boca Juniors takımının mahallesi. Fotoğraf çekmeyi sevenler için bol malzeme barındıran La Boca’da her köşe başında tango kıyafetleri içinde dansçılar, duvarlarda devasa grafitiler mevcut. Oldukça turistik bir yer olduğunu ve yiyecek içecek işleri için burada duraklamamanız gerektiğini de ekleyeyim. Yine de seçim sizin. Güzel bir pazar günü, kurulan pazar için San Telmo’da alıyoruz soluğu. Deri ürünleriyle meşhur Arjantin. Tezgahlarda deri kemerler, ayakkabılar, şapkalar gözümüze çarpıyor önce. Sokaklar boyu süren pazarda ne ararsanız var. Hediyelik eşyalar, kıyafetler, antika ve ikinci el ürünler, el sanatları, yiyecek ve içecekler… Başta gözüm döndü ama sonra Biricik tatilde değilde uzun bir seyahatte olduğumuzu hatırlatınca ister istemez sakinledim. Her yaştan müzik yapan ve dans eden insanlarla sokakta eğlence tavan yapıyor. Pazar günü kanal tarafındaki parkın etrafında, yol boyunca uzanan seyyar barbekü standları Arjantinliler tarafından oldukça seviliyor. Hem açık hava, hem lezzetli, hem ucuz. Bir backpacker daha ne isteyebilir. Kalabalığa güvenerek biz de ilk ‘bondiola’larımızı burada yiyoruz. Suratınızı ekşitmeyin ama yumurta ve etin birlikteliğini bu kadar seveceğimiz aklımıza dahi gelmezdi. Şehirde yürürken yine kendimizi kaybedip aç susuz kaldığımız bir anda giriyoruz Los Platitos’a. Kan sosisi ve et sosisi denemek için harika bir yerel restaurant çıkıyor şansımıza. Et sosisi lezzetli fakat kalın derili kan sosisisinin bizim damak tadımıza uygun olduğunu pek söyleyemeyeceğim. 
Devasa barbeküler etrafına konulmuş barda, insanlar yiyecekleri eti seçip, samimi bir ortamda siparişlerini bekliyorlar. Gece eğlencesi bitmiyor Buenos Aires’in. Mütevazi bir şekilde sokaklarda başlayıp, sonrasında epey ünlenen La Bomba de Tiempo perküsyon grubunu izlemeye gidebilir, gösteri bitince after partiyle sabaha kadar eğlenebilirsiniz. (İnternetten rezervasyon yap bide birsürü para öde falan, bize biraz lüks kaçıyordu gidemedik. Ama gidenlerden duyduk, pek bi eğlenceliymiş, bizim yerimize de bol bol eğlenin.) Siesta uygulamasının yaygın olduğu bu ülkede, neredeyse bütün restaurantlar, cafeler ve dükkanlar 12-4 arası kapanıyor. Bizim gibi dükkanların 7-24 açık olduğu bir şehirde yaşıyorsanız, başta ufak bir şok yaşamanız olası ama sonra alışıyor ve mecburen benimsiyorsunuz. Bir başka önemli nokta ise dil. Harika bir İngilizceniz olabilir fakat Güney Amerika’ya geldiyseniz İngilizcenin hiçbir işe yaramadığını göreceksiniz. Bu seyahate çıkacaksanız şimdiden İspanyolca derslerine başlayın derim, misal şehirde bir havlu bulmak için türlü insana şebeklik yaptım fakat derdimi anlatamadım. Koca bir kıta aynı dili konuşuyorsa, vardır bir bildikleri, öğrenin :) Arjantin’in para birimi peso. Geldiniz ve para bozdurmak için döviz bürosu arıyorsunuz, hayır sakın bunu yapmayın. Başta kafa karıştırıcı gelse de, burada işler biraz değişik, biraz illegal. Buranın kendine has bir raconu var. Florida Caddesi’nde ayaklı bürolar var. ‘Cambio cambio cambioo’ diye bağıran güvenilir bir tip buluyor ve bozduracağınız dolara göre pazarlık yapıyorsunuz. (işte yine İspanyolca gerekti) Mesela 300 doları döviz bürosu 8-9 pesodan bozarken, bizim amca 15’ten bozuyor. Kur oldukça oynak. Bu arada her önünüze gelene para bozduramıyorsunuz çünkü bu illegal yöntemde sahte para dağıtan kansızlar da oldukça fazla. İşte burada biraz şans, biraz insan sarraflığı giriyor devreye. Tehlikeli görünebilir ama çok eğlenceli, şimdiden bol şans. Şarabınızı içtiniz, barbekünüzü yediniz, tango da denediniz. Şimdi sırada futbol var. Futbol meraklısıysanız ve Arjantin’deyseniz bir Boca Juniors maçı izlemeden dönemezsiniz. Yalnız dikkat edin, fanatik olmak ne demek burada göreceksiniz. Başkentin tozunu attırıp, Arjantin’in ikinci büyük şehri Cordoba’ya geçiyoruz.
