The House Cafe ve The House Hotel zincirlerinin ortaklarından Canan Özdemir, yeme-içme ve mekan yaratma konusunda bir uzman! Çok sevdiği Londra’nın gastronomik sahnesini Özdemir’in gözünden mercek altına aldık.
Canan Özdemir, yaklaşık 20 senedir Londra ile içli dışlı. Bu kentin en çok nesini sevdiğini sorarsanız size şöyle diyecek: “Tabii ki öncelikle kendi sektörüm olduğu için yeme-içme dünyasındaki dinamizmini seviyorum. Ardından buradaki medeniyeti; insanların birbirine olan hoşgörü ve saygısını; sanat, tasarım ve eğlencenin en iyilerini yaratmasını;Londra dışındaki sayfiye bölgelerini; pub kültürünü; street food marketlerini…” Bu büyük sevgi hem iş hem de keyif için hemen hemen her ayın bir haftasını Londra’da geçirmesini sağlıyor. Önümüzdeki dönemlerde Özdemir’i, The House Café Doha’nın açılışı yaklaştıkça sık sık Doha’ya ziyaret ederken ve The House Hotel Kapadokya’nın 2. fazı olan artı 30 odalık bölümün hazirandaki açılışından önce Kapadokya’ya giderken yakalayabilirsiniz. Biz seyahatleri arasında yakalayıp ona çok iyi bildiği Londra’yı sorduk...
Kahvaltı
Granger & Co
175 Westbourne Grove, Notting Hill
+44 20 7229 9111
grangerandco.com
Avustralyalı şef Bill Granger’ın yeri. Oldukça basit, sade dekorasyon ve müthiş yemekler. Hafta sonu brunch’ı için çok tercih ettiğim bir yer. Ben Nothing Hill şubesini seviyorum.
Soho’daysanız atlamayın: Eski, minicik bir patisserie burası. Dışarıda da birkaç masası var. Bence şehrin en güzel hamur işleri buradan çıkıyor. Normal kahvaltı da var ama en iyi cheesecake ve en iyi krossan burada.
Soho House’ların yerlerinden biri. Hafta sonu ya da hafta arası kahvaltı tercihim. Kızartılmış ekşi mayalı ekmek üzerinde büyük parçalar halinde kesilmiş ve soslu avokado üzerine konmuş poşe yumurta favorim.
Hem cool ortam hem de müthiş yemekler için harika bir gastropub. Akşamdan kalmalara Bloody Mary tavsiye ederim. Brunch ve öğlen yemeği için iyi bir alternatif.
The Ivy Chelsea Garden
197 King’s Road, Chelsea
+44 20 3301 0300
Yemek ve servis, aklınızı çok almasa da mekan çok ferah, ortam çok kaliteli, arkada geniş bahçesi mükemmel. İş yemekleriniz için çok iyi bir alternatif diyebilirim.
Michelin yıldız kazanan ilk Peru restoranı. Lima’nın en favori yemeklerinden Octopus olivo, Bef pachmanca tavsiyelerim. Bütün kök sebzeler şahane. Tatlı menüsündeki çikolatalı Chirimoya Parfait’ye ise bayılıyorum. İçki derseniz; Peru restoranında olup da klasik bir ‘Pisco sour’ içilmeden olmaz tabii ki...
Londra’daki en iyi tapas! Rezervasyon almıyor; bir diğer deyişle yer kapmak için 17.00’yi geçirmemek lazım, yoksa şansınıza küsün. İspanyol şarap listesi de çok kuvvetli.
Her şeyiyle tam bir Londra mekanı; hafif loş bir bodrum katında, rock n’roll çalıyor ve nefis Japon lezzetleri ve Japon mutfağı esintili kokteyller var. İş çıkışı pub’a gitmek yerine bu İzakaya’ya gelmeyi tercih edenler, harika ‘Bun’lar (Japon işi sandviç) ve zengin bir sake menüsü ile güzel vakit geçiriyorlar. Benim kokteyl tavsiyem ise: Frozen Yuzu Margarita.
Duck and Rice
90 Berwick Street, Soho
+44 20 3327 7888
Alan Yau’nun 2015’te açtığı ‘Chinese Gastropub’. Biralar ve yemekler çok iyi, ayrıca iç tasarımı Autoban’a ait.
Hot Box
46-48 Commercial Street, Spitafields
+44 20 7247 1817
Önce Londra’nın belli başlı noktalarında, festivallerde stand açarak başladılar, git gide popüler olup bu restoranı açtılar. Ben bir ‘Street food’ aşığı olarak uzun zamandır takipteyim. Smoked beef short rib (Dana kaburga füme) sevenler buraya! Hem rahat hem de zevkli bir mekan.
Hakiki bir pub deneyimi için;
Anglesea Arms
Gerçek bir Londra pub’ına gidip güzel bir pale ale bira ve yanında şahane bir fish & chips isterseniz, tek tavsiyem, South Kensington’daki Anglesea Arms (15 Selwood Terrace; +44 20 7373 7960). Hava güzelse dışarıdaki ahşap masalarına kurulun, tek kelimeyle şahane!
Harika ‘Street food’:
Pop Brixton
49 Brixton Station Road
Londra’da son yıllarda en sevdiğim proje. Limanlarda kullanılan dev konteynırları bir araya getirerek içlerinde iş imkanları yaratıyorlar. Birbirinden farklı mutfakları, yerel tatları, kısacası bu alanda girişimcileri destekleyen bir proje. Alkışlanacak bir topluluk projesi. Kesinlikle Türkiye’de de yapılmalı!
Türk rüzgarı:
2015 Londra yeme-içme sahnesinde Türk mutfağının da altın dönemini başlattı. Şef Selin Kiazım’ın Oklava restoranı, Türk yemeklerine modern ve yaratıcı dokunuşun en güzel örneği olmuş. Yine aynı şekilde iki Oxford mezunu arkadaşın açtığı Le Bab’ın çağdaş kebapları ve sütlaçları ile John Gregory Smith ve Murad Akdaş’ın yazdığı ‘Turkish Delight’ adlı kitap 2016 yılında da bu akımı devam ettireceğe benziyor.
Doğu Londra’nın karakterli barlarından biri. Burada kokteyller önceden hazırlanmış ve soğutucuya konmuş vaziyette sizleri bekliyor. Önünüzde shaker sallayan bir barmen veya buzun üzerine dökülen karışımlar yok. İlginç bir tecrübe, gidin görün derim.
Soho’nun sevilen restoranlarından Social Eating House’un üst katında, yaratıcı kokteyller – ve yaratıcı kokteyl isimleri – ile dolu, ferah bir bar. Tavsiye ederim.
Kokteyl konusunda bir Londra klasiği demek yanlış olmaz. Oldschool dekorasyon ve kusursuz içkiler.
Callooh Callay
65 Rivington Street, Shoreditch
+44 20 7739 4781
Son zamanlarda şehrin en hip mekanlarından biri. Dışardan bulması kolay değil, ‘Speakeasy’ havasında ancak eğlenceli ortam, bir sürü havalı tip ve orijinal kokteyller.
69 Colebrooke Row
69 Colebrooke Row, Islington
+44 7540 528593
Islington’da bir arka sokağa gizlenmiş ödüllü bir bar. Loş ortam, fonda hafif caz ve sakin atmosfer, burayı güzel bir ‘Date night’ için uygun yapıyor.